Antalya’ya gidiyoruz, hava sıcak, deniz tertemiz. E pek tabii denize girmek en temel etkinliklerimizden biri oldu. Bizim deneyimlerimize göre, insanlar öğle vakitlerinde denize girmeye başlıyorlar ve akşam saat 8’e kadar sahil çok kalabalık oluyor. Özellikle Said deniz kalabalığından nefret ediyor. Bu yüzden, sabah çok erken saatlerde, kahvaltı bile yapmadan (çok ufacık bir şeyler atıştırıp), hazırlanıp Olimpos sahiline indik. Öğlen güneşi vurmadan, tatilciler sahili doldurmadan önce de denizden çıkıp dönüş yoluna geçtik.
Denize Giden Yolda Antik Kent
Olimpos Sahili, konaklama yerimiz Bayrams’a on dakikalık yürüme mesafesindeydi. Sahile çok daha yakın mesafede bir yerde konaklamak teknik olarak mümkün değil. Çünkü konaklama yerlerinin bulunduğu kasaba ile sahilin arasında Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı Olimpos Antik Kenti Ören Yeri bulunuyor. Sahile gitmek için buranın etrafından dolanmak mümkün değil. (Teknik olarak, dağları tepeleri aşıp, zor yollardan ulaşmak mümkün tabii ama, suya girmek için o kadar da yol tepilmez, antik kentin içinden geçilir.)
Antik kente Said ayrıca değinecek. Ben şimdilik şu kadarını söyleyeyim: Denize gitmek için antik kentten geçmek zorundasınız, bu yüzden de ücret ödemeniz gerekiyor. Tek seferlik, iki seferlik biletler almak anlamsız. Biz bir defaya mahsus kişi başı 60 TL ödeyerek birer yıllık Müze Kart çıkarttık. Burada Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmayanların farklı kartlar satın almaları gerekebiliyor, eğer Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı değilseniz, buna dikkat etmeniz lazım. (Müze Kart’ı öncesinden almamıza gerek kalmadı, Antik Kent’in girişindeki gişelerden temin edebildik.)
Olimpos Sahili: Müthiş Bir Doğal Güzellik
Olimpos sahilinde bulunduğunuz her an doğanın içinde olduğunuzu hissediyorsunuz. Sahilde yönümüzü nereye dönersek dönelim beton herhangi bir yapıya rastlamamak bizim için çok değerliydi. Olimpos, doğanın kıymeti bilinmiş bir tatil yeri, besbelli. Bu yüzden, sahile inip denize girdiğimizde hiç olmadığımız kadar huzurluyduk.
Sahilin bir parçasına kendi şezlonglarını ve şemsiyelerini koyarak orayı işgal etmiş işletmelerin olmaması da çok iyi oldu. (Bu konuda sonraki Sinop gezimizde sinirlerimizi hoplatan işletmeler olmadı değil.)
Derin ve Taşlı Bir Deniz
Gelelim denizin nasıl olduğuna… Buranın denizi sığ bir deniz değil fakat Karadeniz’in birçok noktasındaki gibi “Bir adım, iki adım, cuuup aşağıya” derinliğinde de değil. Yüzme bilmeyenlerin dahi korkmadan durup eğlenebileceği bir deniz. Olimpos denizini eğlenceli hale getiren ilginç bir nokta daha var: akıntılarla birlikte, belirli aralıklarla ve aniden gelen buz gibi su… Deniz suyundaki bu ani değişim hem çok ilginç hem de çok eğlenceli.
Olimpos’ta rahatça denize girmek istiyorsanız yanınızdan eksik etmemeniz gereken şeylerden biri ise deniz ayakkabısı. Bu sahil bir kumsal değil, irili ufaklı çakıl taşlarından oluşuyor. Ben deniz ayakkabısı almıştım, Said almamıştı. Bu sayede ben denize girerken çok rahat ettim. Said’in ise bazı taşlar ayağını acıttı. Olimpos’a giderken yanımıza neler aldık, çantamızda neler vardı diye yine ayrı bir yazı hazırladık. O yazıya da aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.
Akdeniz’de Balık Isırıkları
Daha sonra öğrendiğimize göre bu yaz bütün Akdeniz kıyılarında balık ısırması vakaları artış göstermiş. Biz de denizde bu konudan biraz mustarip olduk. Açık yaralarımızı, sivrisinek ve benzeri böceklerin daha önce ısırdığı noktaları özellikle gelip bulup, küçük öpücükler dokunduruyorlar. Zararlı bir şey değilmiş. Öyle çok büyük bir acı da vermiyor. Ancak, suyun içinde hiç beklemediğiniz bir anda bacağınızda ısırık hissedince yürek bir hopluyor. Beklenmedik anda gelen bu ufak rahatsızlık süreklilik kazanınca da keyif kaçırabiliyor. En güzel çözüm, durmadan hareket etmek ve yüzmek.
Olimpos Yazı Dizisi
Said’le Olimpos gezimizi bir yazı dizisiyle anlatmak, buraya gelenler için rehber niteliğinde deneyimlerimizi aktarmak istedik. Bu yazı dizisinin tüm yazılarına aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz: